Ortaçağ doktrinine göre, zihinsel ve fizyolojik durumlar dört ayrı ruh halinin yönetimindeymiş: ümitlilik, asabiyet, duygusuzluk hali, ve melankoli. Melankoliyi kendini tecrit etme, depresyon ve delilikle ilişkilendirmişler ilk başlarda. Ancak yeni platoncu akımdan, rönesans döneminin hümanist filozoflarından rahip Marsilio Ficino melankolik ruh halinin, entellektüel yaratıcılık ve maneviyat hissinin oluşması için önemli olduğunu iddaa etmiş, melankoliyi düşünür ve sanatçıların çalışmak ve sanatsal uğraş vermek adına ihtiyaç duyduğu yanlızlıkla ilişkilendirmiş.
Benim sayın papazı anlamam, yüzlerce sene sonra Evrekka için yazmaya oturduğum zamanlarda bu tarz melankolik ortamlarda daha rahat ve akıcı yazarken kendimi bulmamla son buldu sayın okurlar 🙂 . Yazılarımı yazarken etrafımda oluşturduğum (müzik, atmosfer) yapının yazının kalitesini ve içeriğini, benim konsantrasyonumu ve zihnimi gerçekten etkilediğini farkettim gün be gün. O yüzden bu akşam,Evrekka ya, bazen eğlenceli, bazen sakin, bazen huzurlu geçen koca bir yaz mevisimin ardından 2014-2015 güz sezonunun ilk yazısını yazmak için oturduğumda, dışarda kopan fırtınaların, serinleyen havanın, buna sponsor olan ince battaniyenin etkisinde kendimi yazarken bulmam, farkında olmadan sayın papazın teorisini doğruladığım anlamına geliyor gördüğünüz gibi 🙂 . O yüzden burdan kendisine üç kuluvallah bir elam okuyarak 🙂 saygılarımı gönderiyorum ve bu melankolik atmosferde yazının konusu olan ARKADAŞ lığa hızlıca geçiyorum.
Arkadaşlık hakkında uzun zamandır yazmayı düşünüyordum aslında da kısmet bu güneymiş. Tarihçesi konusunda biraz araştırma yaparken, teoride arkadaşlığın formlarının belli karaketiristikler üzerine kurulduğunu öğrendim. Bunlar; sempati, empati, dürüstülük, başkalarını düşünme, karşılıklı anlaşma, birinin eşliğinden mutlu olma, kendin olma yeteneği, başkalarının duygularını ifade edebilme ve birinin eleştirmesinden korkmadan hata yapma özgürlüğü. Bu noktada aniden kalakaldım ve durdum. Sizce şu anki arkadaşlıklar bu karaketiristiklerin kaçını içerisinde barındıyor acaba ?
Arkadaşlığın oluşması ve olgunlaşması uzun bir süreç. Bu süreç sizin algılarınız ve bilinçaltı eleklerinden geçerek bir filtrelemeye maruz kalıyor, yıllar içerisinde de farklılaşıp elemeyi tamamlayrak çevrenizde kalan küçük grubu oluşturuyor bana göre. Bunu etkileyen bir çok dışsal faktör var, bunlardan en önemlisi coğrafi konumunuz. Eğer çok uzun zamandır aynı lokasyonda hayatınızı devam ettiriyorsanız bu süreci daha erken tamamlıyorsunuz. Fakat mobilite sizin hayatınızın parçası ise değişen koşullarda bu filtremelemeye maruz kalan kişi sayısı değişiyor ve siz farkında olmadan onlarca dönemsel arkadaş grubundan geçiyorsunuz. Okul ve çalışma hayatınız boyunca onlarcası takılıyor bu eleklere ve tutunabilen çok az kişi kalıyor.
Değişen dünya, tabiki bu filtreleme koşullarını değiştirdi. Aslında basitleştirdi ve tek bir karakteristiğe indirdi, özellikle olgunlaşmasını tamamlamamış bünyelerde. Ne mi bu tabi ki “ÇIKAR”. Artık arkadaş grupları bir nevi çıkar amaçlı suç örgütleri gibi. Farkında olmadan kişisel çıkarlar üzerine inşa ediliyor sanki tüm dostluklar. Mutlaka size bir yararı olacak kişiler seçiliyor. Çok daha fazla insan doğal olarak hayatlara giriyor ve bu kadar fazla sayı, kendi değer sisteminde anında bilinçaltında ki çıkar algoritmalarına göre eleniveriyor. Bu kişilerle daha fazla bir araya geliyorsunuz ve onları arıyorsunuz sürekli. Burda tabi ki genelleme yapmıyorum, fakat özellikle yok olmakta olan canlı türlerinde olan, kendinize yakın bir iki harbi dostunuzu çıkarın geri kalan arkadaşlıklarınızda mutlaka bir çıkar noktası bulacaksınız ince düşünürseniz. İlaveten, eğer ne istediğini bilmeyen, dengesiz bir kişiliğe de sahipse bazı zatı muhteremler, bir filtre daha ekleniyor buna, o da “kıskançlık”, kaşılaştırma zihniyeti yani. Bu da nice iyi arkadaşlıkların katline sebebiyet veriyor.
Yazıyı okuyan ve beni tanıyan okurlarımın çoğu tabi ki hemen saldırma moduna geçebilirler bu nokta da, çuvaldızı kendine batırdınmı diye 🙂 . Tabiki kendimi sürekli gözden geçiriyorum, sürekli etrafımdan geri bildirim almaya çalışıyorum. Bazen hatalara düşüyorum mutlaka, ama bildiğim bir şey var hiç bir zaman çıkar amaçlı arkadaşlıklar kurmadığım, hiç bir zaman kötü bir niyet beslemediğim. Bazen istem dışı haraketlerde bulunmuş olabilirim, etle kemiğiz sonuçta. Kendimde hatalı bulduğum yönüm sanırım ihmalkarlığım. Bazen arkadaşlarımı yoğunluk ve farklı lokasyon bahanesine sığınıp ihmal ediyorum. Buna bir şekilde çözüm bulacağım hele. Hayatıma yeni giren kişiler olduğunda da onlar ile bir şekilde vakit geçirmek istediğimi belirtiyor ya da onlara hissettiriyorum, deniyorum yani. Sonrası onlara kalıyor, eğer isterlerse paylaşım modumuz devam ediyor, istemezler ise zaten yapacak bir şeyim yok. Çok nadir olsa da çok yakınlarımdan ummadık darbeler de yiyebiliyorum. Sanırım bu da benim dünyamın doğal seleksiyonu 🙂 .
Arkadaşlıklar önemli sayın dostlar. Onlar bir nevi sizin koçunuz, mentorünüz, psikoloğunuz. İşletme körlüğüne kapılarak sürekli sınırlı sorumlu arkadaşlarınızı dinlerseniz sürekli sıkıştığınızı hissedebilirsiniz, bu yüzden yeni arkadaşlıklar kurmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Son zamanlarda sağlıklı ilişkilerin çoğunun iyi arkadaş olabilen insanlar arasında yaşandığını söyleyen araştırmalar var. O yüzden arkadaş olmayı becerebilirseniz sanırım iyi bir sevgili ve eş olmayıda beceriyorsunuz, bunu da aklınzıda bulundurun bence. Arkadaşlıklarınızı kolayca harcamayıp, ARKA-DEŞ likler yaratmayın. Deşmeyin, deştirmeyin, sağlıcakla ve huzur içinde kalın 🙂
Bir bahar akşamı yazdım size…
27.09.2014 @Kozyatağı
Evren