ŞANS KAPIYI İKİ KERE ÇALAR MI ?

Önemli bir işi alabilmek için köprüden önce son çıkışta olduğunuzu düşünün. Onca prosedürü geçtikten sonra, kararı verecek kişi ile bir yemeğe çıktınız, siparişler verildi ve müstakbel patronunuz yemeğinden biraz aldı, sonra size dönüp keyifle dedi ki “Bunu denemelisin, gerçekten harika”. Siz olsanız ne yaparsınız, o an da ne hissederdiniz, dener miydiniz ?

wifi.jpgYüzlerce insan akıp gidiyor durmadan hayatınızdan. Kimi güvenmiyor, kimileri ise hoşlanmıyor sizden. Bazıları ise farkınıza bile varmıyor. Bazen kendinizi suçluyorsunuz ya da kestirip atıyorsunuz, bazen neden böyle davranıldığını anlamak için çaba sarf ediyorsunuz. Nedenini öğrenebilirseniz ve anlayabilirseniz oh ne ala, ama öğrendiğinizde kabul edemez iseniz, “Algı” denilen kablosuz duygu teknolojisinin ne kadar önemli bir olgu olduğunun farkındalığına hop diye düşüyor, kendinizi Konya’da zannedip, karşı tarafın gözlerinde Anya’da dolanınca, kaçıp giden trenin arkasından öylece bakarken buluyorsunuz narin bünyenizi . Hayaller Paris, gerçekler Gaziosmanpaşa yani 🙂

Peki, böyle bir durumda ne yapabilirsiniz, algıyı yönetebilir misiniz, evcilleştirebilir misiniz?

perception1Sırtınızı ilim ve bilime dayayarak rasyonelize edebilirsiniz öncelikle. “Houston, i have a problem” deyip durumu kabul ederek, analizlerinizi yapmakla başlayabilirsiniz. Yüzlerce araştırmalardan çıkan sonuçlar da gösteriyor ki, kendimizi nasıl gördüğümüz ile, başkalarının sizi nasıl gördüğü arasında çok zayıf bir korelasyon var, şaşırmamak elde değil. İnsanların yüzlerinden okuyabileceğiniz en temel duygular sadece, şaşırma, korku, iğrenme ve kızgınlık. Bunun dışındakileri biraz zor anlıyoruz, anladığınızı sanıp çok kasmayın. Sizler, bakışlarınız, mimikleriniz ve kinayeli cümlelerinizle, bazen bir o kadar açık sözlü olarak bir şeyler anlatmaya çalışsanız da, muhtemelen karşı taraf iki gram anlamıyor ne demek istediğinizi. Psikologlar bu bağlantı kopukluğunu “Şeffaf İllüzyon” olarak tanımlamışlar. Algılamanızda ve algılanmamızda iki temel fazdan bahsediyorlar. İlk fazda, basma kalıp yollardan çıkarımlar yapıyorsunuz. Tipine, vücut diline, oturuşuna, kalkışına, mevkiine, işine göre hemen yapıştırıyorsunuz muhatabınıza yaftayı, kısa yol tuşu ile. İkinci faz da ise (valla şanslı kadın/adammış geçti ise ikinci faza 🙂 ) biraz çalışmanız gerekiyor. Daha fazla bilgi topluyorsunuz onun hakkında, iyice bir süzüyorsunuz, birilerine soruyorsunuz, sosyal medya hesaplarına bakıyorsunuz ve bu basamaklardan geçmiş kankalarınıza, iş arkadaşlarınıza ve yakınlarınıza danışıyorsunuz, farklı Algı lenslerinden geçiriyorsunuz. Bu lenslerden en önemlileri, Güven, Güç ve Ego lensleri. Güven lensini karşınızdakinin Hulusi Kentmen mi yoksa Nuri Alço mu olduğunu anlamak istediğiniz zamanlarda takıyorsunuz. Güç lensini, benim işime yarayacaksan başımla beraber yoksa uza arkadaşım dediğiniz zamanlarda. Ego lensi ise kimin borusu ötecek durumu ile karşılaştığınızda. Hepimiz farkında olmadan “benliğim, aidiyetim herkesten iyi” onayını birilerinden duyabilmek için kendimizden geçiyormuşuz, kimse bende ego yoktur diye rol çalmasın yani.

just_smile_by_zarnakitama-d4ulv0aOlm bırak gevelemeyi, laf ile peynir gemisi yürümez dediğinizi duyar gibi oluyorum. Teoriyi bırak da pratikte nasıl doğru algılanacağız, algılayacağız diyorsunuz, bir anlat hele. Valla en başta kaldıracaksınız totonuzu, biraz daha hareket 🙂 . Mesela daha çok göz teması kuracaksınız, dinleyeceksiniz bölmeden, anlayacaksınız, hedefleri ve dertleri için insanlara yardım edeceksiniz, daha açık olacaksınız. Empatik iç sesinizi (Allah vergisidir ama öğrenilir 🙂 ) dış sese dönüştüreceksiniz. Çok sık geribildirim isteyeceksiniz, gerekirse yalvarıp konuşturacaksınız insanları, yapışacaksınız yakalarına. Genelde insanlar her zaman sizi en adil şekilde değerlendirdiklerini söyleyeceklerdir emin olun sorduğunuzda, muhtemelen siz de aynısını. Amma velakin, çoğu zaman yanlış algılayıp, eksik geri bildirimler alıp, veriyor olacaksınız. Bunu fark ettiğinizde, adaleti işin içine katarak kusura bakmayın yanlış değerlendirmişim aslında olay budur derseniz, siz de zamanla aynı yaklaşımla karşılaşacaksınız. Bunun yanında, gerekli ve gerektiği anda öneminizi hissettirip, doğru zamanda doğru anda yanlarında olursanız hak ettiğiniz şekilde algılanıp, az kurgu, çok mutlu bir hayat sürmemeniz için hiç bir sebep yok, inanın.

Davranışları teoriler ile linkleyip, analiz etmeyi seven biri olarak bir özet yapmaya çalıştım. Fikrimi sorarsanız, bahsettiğim bu teorik detaylar genelde kariyerinize daha çok yardımcı olur, algıyı doğru stratejiler ile yönetip başarılı olmak istiyorsanız. Ama, iş özel hayatınıza gelince, orda ilave lensler devreye giriyor bana göre. Bunlardan en önemlisi Şans. Şans lensi algılanan için, algılayan için ise önemli olan lens Kalp. Kalp lensi gönderilen sinyalleri, bakışları, davranışları, geri bildirimleri eğer doğru filtreleyip beyninize aktarabiliyorsa işte o zaman gönül piyangosu kazanıyorsunuz. Bu lensler eğer doğru çalışmaz ise, ne kadar hissetseniz, baksanız, anlatsanız, deneseniz, uğraşsanız da olmuyor, ve milyonlarca aşk bozumlarından biri yaşanıp, kayıp gidiverir kadehlerde.

mspaintadventure10Evet, yazımı sonuna kadar okuyup teşekkürü hak eden, an gelip algılayacak, an gelip algılanılacak olan sen güzel okuyucu, son soru direk sana. Araştırmalar bir şey daha gösteriyor ki, ilk etkileşimlerde, karşılaşmalarda çoğunlukla yanlış anlaşılmalar galip gelecek ve süreç başlamadan sekteye uğrayacak. Bu yüzden çoğu zaman, ikinci bir şansı hak ediyor biz hata makineleri. İşte sen o zaman geldiğinde, o şansı, arkadaşına, ekibinden birine, aile bireylerine, patronuna, çalışanlarına, müstakbel Leyla’na, Mecnun’una tekrar verecek misin, ya da onlar sana işte asıl mesele bu 🙂

Neyse hadi onu bunu bırakın da, o iş yemeğinde gerçekten olsaydınız, alır mıydınız bir çatal müstakbel patronunuzun tabağından ?

Evren

Saros-İstanbul Hattı-Mayis 2015

ELEŞTİR BENİ BOYA BENİ

Eleştirilmek istiyorum sevgili Evrekka okuyucuları.

Ben olsam acımam…

Yaz sonrası, güz dönemi, kış önü, yani geldik son çeyreğe. Sistemin tüm çarkları, kendi muhasebelerini bu dönemde yaparlar biliyorsunuz. Ne halt yediler, seneye ne halt yiyecekler, nasıl kıvıracaklar onu düşünürler…

website-home-page-critique-550x322

Bendenizde genelde bu dönemlerde bir gün ayırıp kendimle başbaşa kalmaya çalışırım. Otururum, iki buz atar, artıları eksileri bir tarafa koyar, sessizce bakarım, tahtırevalli ne tarafa eğilecek diye….

O gün bugün işte sevgili Evrekka lılar 🙂 ..

Şimdi sizlere bunların ışığında kendi adıma gözlem, sokulan laflar, ortadan kaybolmalar gibi ana girdilerin eşliğinde yapabildiğim “HATALARIM ve BEN” adlı son eserimi tüm açık yüreklilikle paylaşacağım. Tek, tek madde madde ben nerede yanlış yapıyorum ulan diyerekten. Hadi gelin beraber bir üstünde geçelim 🙂

  • Ukala bir insanmısın sen.

Durum:  Genellikle aslan burcusun ukalasın üzerine şekillendirilen bir olgu. Bildiklerimi iddaa ederek paylaşıyorum. Sonrasında alınan bildirimler içerisinde hatalı olanlar da olsa sanırım susmam lazım, tekrar bakmam, yol göstermemem, öğrenmelirini beklemem lazım.

Aksiyon: Evrekka da ne biliyosan post mesaj şeklinde paylaş, yazarak haykır, gerisine karışma kafan rahat olsun.

  • Direk bir adamsın, açık sözlüsün.

Durum: Zaman çok hızlı bu yüzden, yaptığım, yapılmış hataların başkaları tarafından tekrarlanmasını  istemiyorum, yapmamaları için yalvarıyorum kırıcı bir şekilde.

Aksiyon: Ne gerek var . Su aksın yolunu bulsun stratejisi uygula. Elalemin derdi 🙂

  • Takıyormusun yoksa bize mi öyle geliyor, değiştirmeye çalışıyorsun sanki, acımasız olup atar yapabiliyorsun.

Aksiyon belli, yerde yatan birine yardım etmeyi bırak ambulans gelsin arkadaş stratejisi. Yapacak bir şey yok 🙂

  • Serzenişte bulunuyorsun bazen.

Sanırım her yazı sonunda bir nevi çaktırmadan laf sokma serzenişte bulunma var :). Gerek yok halbuki ne gerek var ya, zaman kaybı..

Ahaaaa EVREKAAAA !!!.

Bu proses her yönüyle eksik değil mi, ne diyorsunuz ?  . Kambersiz düğün, Leylasız Mecnun, fıstıksız baklava, karşılıksız aşk olur mu sizce ? ..

eleştiri.

Aslında, olay beni benden iyi mi bileceksiniz olayı değil. Bilhakis, beni benden farklı görenlerin düşünceleri eksik hayat yazılımımda. Revizyonu yaptıracak geri bildirimler lazım. Yakın çevrem,doğal olarak yaptıkları gibi aynı eleştirileri yapıyorlar. Bende 3 lü defans yapıp, tek forvet ile gol arayarak onları üzüyorum. Artık bu modeli değiştirmem lazım değil mi ?

Aslında bu hayatta herkes eleştriye aç, ve açık bence. Eleştirildiğinde tahammülsüz görünülmesinin tek nedeni eleştiriyi yapanın ardından doğru yolu göstermemesi. E yani, bravo 10 tam puan, hata yakalanmıştır ama çözüm sürecini yönlendirecek anayasa değişikliğinin nasıl yapılacağı koca bir boşluktur. Bu hatalar hep soğuk yenecek intikam için saklanır. Derya olan derde ilacın nasıl sürüleceği, yılda, günde yada ayda kaç defa uygulanacağı belirtilmez.  Suratlar zaten bu yüzden asılmaz mı sürekli 🙂

Gelin bu noktada en azından bana yardım edin siz fevalı arkadaşlarım, beni tanıyan insanlar, değerli takipçiler.

http://elestirbeni.com/evrenguner495

Hadi bir el atın, tıklayın bu linke, yazın yüzüme direk söyleyemediklerinizi. Yazın elinizi korkak alıştırmadan. Anonim olarak kalıcaksınız merak etmeyin, herhangi bir paralellik yok 🙂 . Kendimi analiz etmeme yardım edin. Aynalarınızdan bakmamı sağlayın hayata. Her konuda yazın, iş olur, aşk, hobi olur, her şey olur. Tek isteğim sadece neden davrandığımı anlamaya çalışarak yazmanız.

ostrich

Gelin beraber yapalım “Evren v2015″ i .

Bu sürüm biraz daha iyi olsun, ben iyi çocuk olup aferin alayım.

Hayat bana da güzel olsun sizlere olduğu gibi 🙂

 

Sevgilerimle

Evren

12.10.2014 @Kozyatağı

Evre(n+kka)

2014 Şubatında merhaba diyen bir proje Evrekka.

Aslında, yazalım güzelleşelim tadında başlamıştı herşey. Sizlere yazdırabilmek, sizleri keşfedebilmek için çok uğraştı başyazar bendeniz. Fakat cesur bir kaç yürek bu kervana katılabildi ancak, sonra da sazı tek başına çalarken buldu zaten.

Şimdi yenilenen logosu ile, mottosu, havası ile yeniden gaza basıyor Evrekka.

Hikayelerin içerisinden güzel paylaşımlar ile devam edecek atardamarlardaki kanı parmaklar üzerinden kaydedip sizlere aktarmaya.

Peki, hangi bölümler olacak yeni yayın döneminde ?

Mesela VE MELANKOLİ de, yine ruha, duyguya dokunacak Evrekka. Zamanında Rönenans döneminin papazlarından, yeni platoncu akımın hümanist filozoflarından rahip Marsilio Ficino melankolik ruh halinin, entellektüel yaratıcılık ve maneviyat hissinin oluşması için önemli olduğunu iddaa etmiş, melankoliyi düşünür ve sanatçıların çalışmak ve sanatsal uğraş vermek adına ihtiyaç duyduğu yanlızlıkla ilişkilendirmiş. Aha da işte o anların yazıları akacak bu kısıma.

BUZZ GİBİ de business dünyasına dalıyoruz. Ne kadar metot, araç ve vaka çalışması varsa bildiğim, paylaştığınız burada bulacaksınız. Harika şeyler ile geliyorum hazır olun.

Geri kalan tüm yazılar ise HER TELDEN’de toplanacak, ropörtajlar, hikayeler, sehayat yazıları, kitap önerileri aklınıza ne gelirse işte.

“En kötü mürekkep en iyi hafızadan iyidir” Evrekka bu lafı çok seviyor. O yüzden inatla yazmaya devam edecek. Okursanız çok sevindirirsiniz beni, paylaşırsanız motive ederseniz. Eğer yazarsanız ise değmeyin neşeme, sevaba girersiniz resmen 🙂

Keyifli okumalar o zaman.

Hadi buyurun.

Evren

Temmuz, 2015

İletisim ve direk geri bildirim : evrenguner@gmail.com

Isimsiz geri bildirim J :

http://elestirbeni.com/evrenguner495

foto_ves