Evrekka nın ilk Köşe Yazarı.. Eski ve gerçek dost..Kral adam…
Karşılaştığım en iyi toplum ve sistem analistlerinde biri.. İçinde sürüklendiğimiz yaşamda varoluşu ve yetenekleri ile yapabileceklerini bir bilseniz.. Amma velakin, yaşadığı dünyaya inat gitmeyi tercih ederek seçimini yaptı o.. Artık buradan da o inadını ve isyanını okuyabilecek ve istediğiniz anda ona katılarak paylaşabileceksiniz..
Karşınızda ilk yazısıyla Bir Acayip Adam…
HANGİMİZ SUÇLUYUZ ?
O PİTİ PİTİ KARAMELA SEPETİ…
Bugünkü “denek”imiz henüz sistemin torna tezgahından geçmemiş, 6 yaşında, 1.sınıf öğrencisi junior “Bir Acayip Adam”.
Sabah sabah bu maymuna soytarı soytarı hareketler yapıyorum. (İçeriği boş, şekli kof egemen güç icraatları misali).
Annesi “bu çocuk neden bu kadar gülüyor acaba” diye mutfaktan gelip bakıyor. (Bizim evde bile kadının yeri mutfaksa bitmiş bu memleket)
Annesi de mutfaktan gelip bakınca benim gayet mülayim bir şekilde oturduğumu görüyor.
-Oğlum ne oldu, ne gülüyorsun bu kadar?
-Babam komik hareketler yapıyor.
-Hayır ben bir şey yapmıyorum, çocuğa bir şeyler oldu, kendi kendine gülüyor.(Takdir-i İlahi işte)
-Hayır anne, babam güldürüyor.
-Ben bir şey yapmıyorum.
-Yapıyorsun baba.
-Hayır yapmıyorum, ispatın ya da şahidin var mı?
-???
-Sen yaptın diyorsun, ben yapmadım diyorum, ikimizden biri yalan söylüyor.
-???
-O zaman bir tekerleme sayalım, kim çıkarsa o yalancı demektir.
Egemen güç burada zayıfın da hoşuna gidecek göstermelik bir adalet mekanizması kurar, neticesini önceden bilir ve kendini haklı çıkaracak şekilde uygulamaya koyar. Zayıf, bunu sadece bir oyun zanneder, gerçekten de bir “oyun”dur, ama onun bildiği kadar masum olmayan bir “oyun”.
-Tamam baba.
-Başlıyorum, o piti piti karamela sepeti…
Zayıf, “oyun”un hala adil olabileceğini düşünürken bir şeyi unutur; Adalet, “Mülk”ün yani “Malik”in yani “Egemen”in temelidir.
Hiçbir “usta” kendisinin de içerisinde yaşayacağı binanın “temelini” sarsılacak ya da yıkılacak şekilde yapmaz. Bu ancak deprem vazifesi görecek ve bu inşanın yıkılıp yerine “yeni”nin yapılmasını sağlayacak bir güçle mümkündür.
-Bak sen çıktın oğlum, demek ki sen yalan söylemişsin.
-Ben yalancı değilim baba, ben suçlu değilim.
-“Adil oyun”umuz böyle söylemiyor ama, seni suçlu ve yalancı olarak gösteriyor, başka ne yapabiliriz ki?
“Denek”imizin gözlerinin dolmasından da anlaşıldığı üzere; “Zayıf denek”, masum olduğunu biliyor ve olaylara sebebiyet veren asıl suçluyu da… Fakat suç ve adalet aynı kişinin tekelinde…
Ne yapılabilir ki?
-Evet oğlum başka ne yapabiliriz ki?
-Bilmiyorum baba.
-Zaten ben de senin “bilmemeni istiyorum”. Fikrinin olmamasını, alternatif bir adaletin, alternatif bir sistemin olmamasını istiyorum.
Sen bilmediğin sürece ben kuralları koyarım…
Ve sen sadece “Oyun”un bir parçası olursun…